Gündüz Kuşağı Tarifleri

İkinci Gün - Nike+ Running – 10K – Run Baby Run

0


Bugün Cross-Training günü, Nike+ Running der ki: çok kasmadan bir 45-60 dakika bisiklet sür, olmadı yüz, basketbol oyna, elliptical (hani bir ara televizyonda satışı çok modaydı –magic hose gibi- böyle bisiklet gibi bir kondüsyon aleti ama yürüyorsun aslında ismi air walk olabilir) kullan, yoga veya Nike Training Club egzersizi yap. Aslında tüm bunlardan herhangi birini 45-60 dakika yapacak olmak benim Nike+ Running’e olan güvenimi biraz sarstı. Sonuçta aynı sürede yoga ile yüzme nasıl aynı kefeye konulabilir ki? Sonra az yukarıda görülebilen ekran çıktısındaki (bknz. Screen shot) açıklamayı okuyunca güvenim eskisi kadar olmasa da ona yakın bir büyüklükte tekrar inşa oldu. Buraya tekrar cross-training diye İngilizcesini yazmak fazla ‘snob’ duracağından (snob’u İngilizce olarak yazmak snob durmuyor çünkü snob’un tam bir Türkçe karşılığı yok. Kelime zaten İngilizleri tanımlamak için uydurulmuş Türkçe’de neden karşılığı olsun ki?) ‘Okuduğumuzu anladık mı?’ minvalinde ana dilimde özetliyorum: Bugün çapraz-antremanda ilk günün – 10km antremanında anahtar egzersizin-. (çapraz antreman=farklı kas gruplarını çalıştırmaya yönelik antreman). Çapraz-antreman günleri koşarken kullandığın kaslarının mola vermesini sağlar ve kondisyonunu güçlendirir. Ayrıca programındaki koşu mesafelerini arttıracağın günler için seni sakatlıklara karşı korur. (Çevirmen notu: Fuck you=Lanet olsun). Bugünü hafif bir bisiklet sürüşü ile geçiştir.

Bisikletim yakınımda olsaydı her şey çok daha kolay olurdu aslında ama tatildeyim ve bisikletim İstanbul'da. Bu yüzden sabah 07.30’da uyandığımda bugünkü aktivitemin içeriğine henüz karar verememiştim. Ben de tekrar uyudum. Bir daha uyandığımda saat dokuza geliyordu, ben de bugün antrenmandaymışçasına yüzmeye, sonrasında vaktim olursa da yoga yapmaya karar verdim. Ve bu öylesine değil gerçekten uymak üzere yapılmış bir programdı, öyle ki burada matım olmadığı için nasıl yoga yapacağımı düşündüm ve evin uygun bulduğum müsait bir alanına annemin plaj hasırı ve bir havlu sererek eylemimi gerçekleştirmeye karar verdim. Kısa bir an için denize sıfır kayalıklarda yoga yapmak da aklımdan geçti (hep o okyanus kenarındaki yoga dvdleri yüzünden) ancak burası o kadar ıssız olmadığı için -bazı evlerin balkonları kayalıklara bakıyor- ve henüz ‘Elalem ne der?’ düşüncesinden tamamen sıyrılamadığım için vazgeçtim.

Dokuz buçuk gibi denize girdim, dalgalı değil de bizim “çırpıntılı” diye tabir ettiğimiz kıpır kıpır haldeydi. 40 dakika kadar yüzüp eve geldim. Tekrar denize girdiğimde akşam yoga yapamayabileceğimi fark etmenin gazıyla, bence havuzda 1,5 saat yüzmeye bedel olacak kadar yüzdüm. Deniz çırpıntılıyı geçmiş artık dalgalanmıştı, ben birkaç farklı stilde yüzdüm, dinlenirken bile yerimi korumak amacıyla çırpındım, yetmedi paletlerimi takıp tekrar yüzdüm. Denizden çıktım, duşumu aldım, Turgutreis’e gittik (minibüse binip 20 dakika kadar yolculuk ettik). Turgutreis’te bacaklarımda garip bir his oluştu, Jillian Michaels DVD’lerinden sonra olan bacaklarımı boşa atma gibi değil de, hafif ağrılı –ama tatlı bir ağrı- daha çok zorlanmış da kasılmış gibi bir ağrı. Bunu da paletlerle yüzmeye veriyorum, bisiklete binseydim böyle bir şey olmayacaktı bence. Gezinme ve etrafa bakınma amaçlı biraz yürüdükten sonra hiçbir şeyim kalmadı ama.

Şu an içimde yarının dinlenme günü olacağının rahatlığı ve dünden daha az yorgun hissetmenin memnuniyeti var :).

0 yorum :

Yorum Gönder